bugün

entry'ler (73)

yaran yanlış okumalar

yazan: adorias
okunan: arabası var

hissedememek

herhangi bir şey. sevinç, üzüntü, mutluluk ya da ağlamaya neden olacak herhangi bir olay. belki de ağır bir kayıp. her gün yaşanan gelgitler. hayat kavramının içini dolduran pırlantalar.

o pırlantaları kaybetmeden değerini anlamak mümkün değildir. elinizin altında dururken öylesine parlayan ve kaybetmekten korkmadığınız değerlerdir onlar. o pırlantaları kimse çalamaz. kimse dokunamaz. derinizin altındadır çünkü onlar. onların bir gün buharlaşacağı ise aklınızın ucundan bile geçmez. bir sabah uyanırsınız ve artık pırlantalarınız yoktur. insanlarınkini görürsünüz ama sizinkiler artık ışıldamıyordur. hepsi birer çakıl taşına dönüşmüştür. o sabah hiçbir şey olmamış gibi hayatınıza devam edersiniz. her yerde onları arar gözleriniz. normal bir insanı derinden yaralayacak bir şey. belki de ağır bir kayıp. size hiçbir şey hissettiremiyordur artık. ne bir kg mutluluk ne de iki cc üzüntü. yoktur artık. siyah ve beyaz yoktur. pembe ve mavi yoktur. artık sadece gri vardır.

o pırlantalara tekrar kavuşmak için hiçbir akıl bu nevi düşünceler üretemez. hiçbir vücut bu nevi yaşamak için didinemez. delirmekten, ölmüş olmaktan bile korkar insan. artık bir hayalet gibi sadece izliyorsunuzdur. hayatın akıp gidişini... insanların nasıl yaşadığını... her şey o kadar garip bir şekilde ölüme dönmüştür ki hiçbir değer eskisi kadar değildir gözünüzde. insanları kırarsınız. sizin gibi olduklarını düşünürsünüz. üzülmezler sanırsınız. insanları üzersiniz. üzülmüyorlardır nasıl olsa... onlar da sizin gibi çünkü. hissetmek nasıl bir şeydi ki? mutsuz olmak, üzülmek falan... mutluluk demiyorum. ben çok mutlu oldum hayatım boyunca. çok güzel anılarım oldu. açgözlü değilim. daha fazlasını isteyecek değilim o yüzden. ama en azından yaşadığıma dair bir virgül, bir mürekkep lekesi... üzüntü, korku, renkli bir şeyler. koyu renk de olsa. gri dışında herhangi bir renk...

ama yok. günler, haftalar, aylar geçer. hala izliyorsunuzdur. önünüzden, yanınızdan, arkanızdan geçenleri. insanların mutluluklarını, üzüntülerini, anlık değişimlerini. "hasta mı oldum acaba" dersiniz. niye hasta olasınız ki? ne güzel yaşıyordunuz değil mi? çok değerli, ışıl ışıl pırlantalarınızdan bir şey yapmadığınız halde oldunuz işte. artık hepsi birer çakıl taşı. hayat artık eskisi gibi değerli değil.

hissetmemek değil; hissedememek. herhangi bir şey. sevinç, üzüntü, mutluluk ya da ağlamaya neden olacak herhangi bir olay. belki de ağır bir kayıp. her gün yaşanan gelgitler. hayat kavramının içini dolduran pırlantalar.

seviştikten sonra ağlayan kadın

muhtemelen ilk sevişmesi olduğundan ağlayan yeni kadındır.

bitirdiniz ulan beni

sabahın köründe içmeye başlayıp, vurucu şarkının introsuyla beraber atılan nidadır.

çocukken uydurularak söylenen ingilizce şarkılar

izlenilmiş yabancı çizgi filmlerden duyulup fırlatılması muhtemel hadisedir. misal;

"doktor pavır rencırs"

chazsmyr dhuunyl

rüyamda gördüm demin. anlamalıydım yine çaylak olduğunu. ehah. *

oruç tutuyor musun sorusuna verilen cevaplar

- oruç tutuyor musun?
+ yok yeni bıraktım.

allah ın isimleri

kroysanız allah, cool takılıyorsanız tanrı.

insanın başına sınavda gelebilecek en kötü şey

hazırlanan kopyanın sorularla alakasız yerlerden olması.

rapidshare i sadece porno indirmek icin kullanmak

abartmak gerekirse, rapidshare kedilerine bakarak otuzbir çekme eylemine girilmesine neden olabilecek hadise. *

yemek yapmayı bilmeyen kızla çıkan erkek

kız yatıp televizyon izlerken sevgilisine hizmet etmek zorunda kalan erkektir.

öksürmek

abardığı zaman insanı sıkan, sinirden insana çığlık attıran hadise.

allah i kandirmak

(bkz: oluyo mu öyle)

alone again

poison albümünden bir j.j.j. şarkısıdır.

birbirine laf sokmayi seven arkadaslar

"enseye şaplak göte parmak" ilişkisi içinde oradan oraya sürüklenen arkadaşlardır bunlar.

başkasını seven birini sevmek

tek taraflı ilgiyi "sevgi" sanıp, farkında olmadan sevgi kavramını daraltmak için girilmiş eylem.

dizi izleyenlerin genellikle fakir olmasi

evinde televizyon olduğuna ve para kazanmak için çalışmak yerine bütün vakitlerini dizi izlemeye ayırdıklarına göre fakir olması pek de olanaklı olmayan insanları kapsayan hadise.

pulsar

reklamları dönmeye başladıktan sonra "evet gerçekten dünyada bir ilk" dedirttiren dizi. aklımızı seveyim, dünyada her şeyi ilk biz buluyoruz. diziden canlı yayın falan... hiç yapılmamıştı bunlar. hayır bari "türkiye'de ve dünyada bir ilk" demeyin.

mayın tarlası

yine aynı, yine aynı şebnem ferah şarkısı. bir şarkısında da kendini bulsun, bir şarkısında da büyümüş, olgunlaşmış bir kadın olsun. en azından öyle gözükmeyi becerebilsin. ama yok olmuyor. -16 bunu istiyor. çünkü turkish teenage böyle sever. şarkılardan nasihat almayı sever, sil baştan başlamak gerektiğini şarkılarda fark eder. kendi beyni bu kararları üretemez çünkü. ama olsun, onlar için her zaman bir şebnem ferah vardır. kırk yaşına geldiğinde de -16 için şarkılar yazmaya devam edecektir. bu kitlenin asi odalarının duvarlarını posterleriyle süslemekten ileriye de gidemeyecektir.

"ulan!" diye başlayıp kinimi kusmak istiyorum ama sevenleri çok. üzülüyorum sonra.

aşk

duruma göre iki renge sahip olgu.

biri rengi krem rengine yakındır, çoğu zaman beyazdır. genelde güzel kokar, yumuşatıcı gibi. hep koklamak ister insan.

diğeri rengi kahverengi, koyu kahvedir. bok gibi kokar ve bünyede sifonu çekme isteği uyandırır.